ترك
الحائض الصوم.
6. Hayızlı Kadının Oruç Tutmaması
حدثنا
سعيد بن أبي
مريم قال:
أخبرنا محمد
بن جعفر قال:
أخبرني زيد،
هو ابن أسلم،
عن عياض بن عبد
الله، عن أبي
سعيد الخدري
قال:
خرج
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في أضحى،
أو فطر، إلى
المصلى، فمر
على النساء،
فقال: (يا معشر
النساء تصدقن
فإني أريتكن
أكثر أهل
النار). فقلن:
وبم يا رسول الله؟
قال: (تكثرن
اللعن،
وتكفرن
العشير، ما رأيت
من ناقصات عقل
ودين أذهب للب
الرجل الحازم من
إحداكن). قلن:
وما نقصان
ديننا وعقلنا
يا رسول الله؟
قال: (أليس
شهادة المرأة مثل
نصف شهادة
الرجل). قلن:
بلى، قال:
(فذلك من نقصان
عقلها، أليس
إذا حاضت لم
تصل ولم تصم).
قلن: بلى، قال:
(فذلك من
نقصان دينها).
[-304-] Ebu Saîd
el-Hudrî r.a.'den şöyle nakledilmiştir: "Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) kurban veya ramazan bayramı namazını kıldırmak üzere namazgaha yöneldi.
Yolda kadınlara rastladı. Onlara: ‘‘£y kadınlar topluluğu sadaka verin! Zira
cehennem ehlinin çoğunluğunun kadınlardan oluştuğu bana gösterildi' dedi.
Kadınlar: ‘‘Neden ey Allah'ın elçisi?' diye sordu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) de: 'Lanet eder ve kocalarınızın iyiliğine nankörlük yaparsınız.
Kararlı ve basiretli bir adamın aklını sizden daha fazla çelen, dinî ve aklı
bakımdan eksik birini görmedim.' diye cevap verdi. Bunun üzerine kadınlar: ‘‘Ey
Allah'ın elçisi aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir?' diye sordular. Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem): 'Bir kadın'ın şahitliği erkeğin şahitliğinin
yarısına denk değil midir?' diye sorunca, kadınlar Tabiî ki' dediler. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: 'İşte bu, onların akıllarının eksik olmasından
ileri gelir.' dedi. Sonra kadınlar hayız olduğu zaman, namaz kılmazlar, oruç
tutmazlar, değil mi?' diye sordu. Kadınlar: 'Evet' deyince 'Bu da, onların dinî
bakımdan eksik olduğundan ileri gelir.' buyurdu.
Tekrar;1462, 1951,
2658.
KUR’AN
OKUYABİLİR Mİ? AÇIKLAMALARI AŞAĞIDA 7.BAB’DA
AÇIKLAMA: (Hayızlı
Kadının Oruç Tutmaması) İbn Reşîd ve diğerleri şöyle demiştir: "İmam
Buharî adeti olduğu üzere, anlaşılması basit konuları bir kenara bırakıp
problemli meseleleri izah eder. Bu babda da böyle yapmıştır. Şöyle ki, manevi
necasetten arınmamış halde olan hayızlı kadının namaz kılmaması gayet açıktır.
Çünkü temizlik, namazın sıhhat şartlarından biridir. Oruçta ise, temizlik şartı
yoktur. Dolayısıyla hayızlı kadının oruç tutmaması, kolay kolay anlaşılmaz. Bu
nedenle, namazın aksine bu durumu belirtme ihtiyacı duymuştur."
(bana gösterildi)
Allah Teala, isra gecesi cehennemdeki kadınları Nebi s.a.v.'e göstermiştir.
(kocalarınızın iyiliğine
nankörlük yaparsınız) Bu ifade, "Kocalarınızın hakkını inkar
edersiniz" anlamına gelebileceği gibi daha geniş manalara da gelebilir.
(eksik) Bana göre bu,
kadınların cehennem ehlinin çoğunluğunu oluşturma nedenlerinden biridir. Çünkü
onlar, kararlı ve basiretli bir adamın aklını çelip o kimsenin kendisine
yakışmayan sözler sarfedip yanlış işler yapmasına sebep olurlar. Dolayısıyla
hem onların günahlarına ortak olurlar, hem de daha fazlasını işlerler.
(daha fazla çelen)
Burada kadınların ne kadar çok akıl çeldiğini belirtmek için mübalağa ifade
eden lafızlar kullanılmıştır. Çünkü kararlı ve basiretli kimse, hanımlara boyun
eğerse, onun gibi olmayanlar haydi haydi kadınlara boyun eğer.
('Ey Allah'ın elçisi
aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir?' diye sordu.) Kadınlar, neden akıl ve
din bakımından noksan olduklarını bilmedikleri için bu soruyu sormuştur.
Aslında böyle bir soru sormaları, onların eksik akıllı olduklarını gösterir.
Çünkü, daha başta çokça lanet etme, kocaların iyiliğini inkar, kararlı ve
basiret sahibi kimselerin aklını çelme şeklinde kendilerine nispet edilen üç
özelliği kabul etmişler, sonra da eksik olduklarını anlamakta güçlük
çekmişlerdir. Nebi s.a.v. onların bu sorusuna, azarlamadan ve kınamadan ne
kadar da yumuşak bir cevap vermiştir... Bir başka İfade İle onların anlayacağı
seviyede konuşmuştur. Nebi s.a.v.: Bir kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin
yarısına denk değil midir?' sözüyle "erkeklerinizden iki de şahit
bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir
erkek ile biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için - iki kadın olsun
[Bakara 282] ayetini kasdetmiştir. Kadınların birinin diğerine hatırlatmada
yardımcı olması, onların hafızada tutma yeteneklerinin zayıf olduğunu gösterir.
Bu da, akıllarının eksik olduğuna delalet eder. (namaz kılmazlar, oruç
tutmazlar,) Bu ifade, hayızlı kadınların namaz kılmaktan, oruç tutmaktan
alıkonulduklarının, bu olaydan daha önce varid olan şer’i bir hüküm ile sabit
olduğunu gösterir.
Hadisten Çıkarılan
Sonuçlar
-Bayram namazlarında
imamın namazgaha (caminin avlusuna) geçmesi dinî açıdan uygundur.
-Namaz İçin toplanmış
insanlara imam, sadaka vermelerini emredebilir. Bazı mutasavvıflar bu hadisten
hareketle, zenginlerden fakirler için sadaka istemenin caiz olduğu sonucuna
varmıştır. Ancak bunun şartları vardır.
-Kadınlar bayram
namazına katılabilir. Ancak fitne endişesinden dolayı erkeklerden ayrı mekanda
namaz kılarlar.
-İmamın sadece
kadınlara nasihat etmesi caizdir.
-Nimeti inkar etmek
haramdır.
-Lanet, küfür gibi
kötü sözlerin sıkça kullanılması haramdır. İmam Nevevî'ye göre bunlar büyük
günahtır. Çünkü bunlara bulaşanlar, cehennemle tehdit edilmiştir.
İnsanların Allah'ın
rahmetinden uzak olması için yapılan beddua demek olan lanet kötüdür.
Dinden çıkmaya neden
olmayan günahları işlemek hakkında küfür (inkar) kavramı kullanılabilir.
Bununla, günahkar kimselere karşı katı bir tavır söz konusudur. Çünkü bu
hadisin bir başka rivayetine göre cehennemliklerin çoğunun kadınlardan olduğu
bildirilirken gerekçe olarak "küfürleri yüzünden" ifadesi yer
almaktadır.
Ayıplanan vasfın
ortadan kalkmasına neden olacak şekilde nasihatte bulunurken katı davranmak
caizdir. Ancak, belirli bir şahıs hedef alınmaz. Çünkü, genel ifadeler
kullanmak, dinleyenlerin daha kolay istifade etmesini sağlar.
Sadaka belaları savar.
Kulların birbirine karşı İşlediği günahlara keffaret olur.
Akıl, daha önce geçen
iman örneğinde olduğu gibi, eksik ve fazla sıfatlarıyla nitelenebilir.
Kadınlar, eksik akıllı oldukları zikredildi diye kınanamaz. Çünkü bu onların
yaratılışların in bir özelliğidir. Ancak onların yüzünden fitneye düşmekten
sakındırmak için bu özelliklerine dikkat çekilebilir. Bundan dolayı Nebi s.a.v.
cehennem azabını kadının eksik akıllı olmasına değil de, kendisine yapılan İyiliğin
inkar edilmesi gibi başka nedenlere bağlamıştır.
Din bakımından eksik
olmak, sadece günahın meydana geldiği konularda olmaz. Aksine bundan daha geniş
alana sahiptir. Bu görüş İmam Nevevî'ye aittir. Çünkü eksiklik, izafî bir
kavramdır. Mesela kamil bir kişi daha kamil birine göre kemal bakımından
eksiktir. Bundan dolayı, hayızlı bir kadın, hayız dönemi boyunca namaz
kılmadığı için günahkar olmaz. Ancak namaz kılan bir erkeğe nazaran din
bakımından eksiktir.
Hastalık yüzünden
sağlıklı iken kıldığı nafile namazları kılamayan kimse, söz konusu namazların
sevabını kılmış gibi alır. Peki, adet döneminde namaz kılmamakla mükellef olan
hayızlı kadın namaz kılmadığı için sevap alabilir mi? Bu hususta imam Nevevî
şunu söylemiştir: "Ağır basan görüşe göre sevap alamaz. Hayızlı kadın ile
hasta arasında fark vardır. Hasta kişi, ehliyeti olduğu sürece söz konusu
nafile namazları sürekli kılma niyeti taşır. Hayızlı kadın ise, böyle değildir."
Kanaatime göre bu farkın, kadının namazı terk etmesinden dolayı sevap alamamasını
gerektirdiği tartışmaya açıktır.
Öğrenen konumunda olan
öğretene, tabi konumunda olan rehberine anlayamadığı meselelerde müracaat
etmelidir.
Bu hadiste Allah
Rasûlü'nün ne kadar yüce bir ahlaka sahip olduğu, merhamet ve hoşgörü
peygamberi olduğu görülmektedir. Hak Teala onun şanını, şerefini ve
saygınlığını artırsın!
باب:
تقضي الحائض
المناسك كلها
إلا الطواف بالبيت.
7. Hayızlı Kadın Tavaf
Hariç Bütün Hac Menasikini Yerine Getirir
-وقال
إبراهيم: لا
بأس أن تقرأ
الآية، ولم ير
ابن عباس
بالقراءة للجنب
بأسا. وكان
النبي صلى
الله عليه
وسلم يذكر
الله على كل
أحيانه. وقالت
أم عطية: كنا
نؤمر أن يخرج
الحيض فيكبرن
بتكبيرهم
ويدعون.
İbrahim şöyle
demiştir: "Hayızlı kadının ayet okumasında bir sakınca yoktur." İbn
Abbas da, cünüp kimsenin Kur'an okumasında bir mahzur görmezdi. Nebi s.a.v. ise
her durumda Allah'ı anardı. Ümmü Atiye şöyle demiştir: "Biz kadınlara,
hayızlı iken de (Arafat ve Mina gibi yerlere) çıkmamız, erkekler gibi tekbîr
getirip dua etmemiz emredildi."
وقال
ابن عباس:
أخبرني أبو
سفيان: أن هرقل:
دعا بكتاب
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقرأه
فإذا فيه: (بسم
الله الرحمن
الرحيم، و: {يا
أهل الكتاب
تعالوا إلى
كلمة}. الآية).
İbn Abbas Ebu
Süfyan'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Herakleios Nebi s.a.v.in mektubunu
istedi. Sonra onu okudu. Bir de baktık ki mektup, 'Rahman ve Rahîm olan
Allah'ın adıyla, Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir kelimeye
gelin.[Al-i İmran 64] şeklinde başlıyordu.
وقال
عطاء، عن
جابر: حاضت
عائشة فنسكت
المناسك، غير
الطواف
بالبيت، ولا
تصلي.
Ata, Cabir'den şöyle
nakletmiştir: "Hz. Aişe hayız oldu, Kabe'yi tavaf ve namaz hariç, hac
ibadetinin bütün gereklerini yerine getirdi.
وقال
الحكم: إني
لأذبح وأنا
جنب، وقال
الله: {ولا
تأكلوا مما لم
يذكر اسم الله
عليه} /الأنعام:
121/.
"Hakem şöyle
demiştir: "Ben cünüp iken hayvan boğazlarım." Allah Teala şu şekilde
buyurmuştur: "Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin!
[En'am 121]
حدثنا
أبونعيم قال:
حدثنا عبد
العزيز بن أبي
سلمة، عن عبد
الرحمن بن
القاسم، عن
القاسم بن محمد،
عن عائشة قالت: خرجنا
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم لا نذكر
إلا الحج،
فلما جئنا
سرف، طمثت،
فدخل علي
النبي صلى
الله عليه
وسلم وأنا
أبكي، فقال:
(ما يبكيك). قلت:
لوددت والله
أني لم أحج
العام. قال:
(لعلك نفست).
قلت: نعم، قال:
(فإن ذلك شيء
كتبه الله على
بنات آدم،
فافعلي ما يفعل
الحاج، غير أن
لا تطوفي
بالبيت حتى
تطهري).
[-305-] Aişe
(r.anha)'den şöyle nakledilmiştir: "Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile
lirlikte yola çıktık. Sadece haccı düşünüyorduk. Serife geldiğimiz zaman hayız
oldum. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanıma geldi. O esnada
ağlıyordum.
'Neden ağlıyorsun' diye
sordu. Ben de, 'Allah'a and olsun ki, bu yıl hac etmeyi istemiyorum' diye
karşılık verdim. O da, 'Galiba hayız oldun' dedi. Ben: 'Evet' deyince, şöyle
buyurdu: 'Bu, Allah'ın Adem'in kızları için takdir ettiği bir şeydir. Hacıların
yaptığı her şeyi yap! Yalnız temizleninceye kadar Ka'be'yi tavaf etme!"
AÇIKLAMA: (Hacıların
yaptığı her şeyi yap! Yalnız temizleninceye kadar Ka'be'yi tavaf etme!) İmam
Buharî'nin bu babda zikrettiği hadis ve diğer rivayetlerle şunu kasdettiği
söylenmiştir: "Hayız ve onun hükmünde olan cünüplük gibi durumlar, bütün
ibadetlere engel olmaz. Aksine zikir gibi bir takım bedenî ibadetler, bu tür
İurumlarda bile yapılabilir. Tavaf hariç hacda yapılması gereken diğer hususlar
la, hayzın engel teşkil etmediği ibadetlerdendir." Ancak İmam Buharî'nin
bunları kasdetmiş olması tartışılır. Çünkü hacda yapılması gereken İbadetler
nass ile sabittir. Dolayısıyla bu hususta, istidlale gerek yoktur. En güzeli,
İbn Reşîd'in, İbn Battal ve daha başkalarına tabi olarak ileri sürdüğü şu
görüştür: "İmam Buharî babda, Aişe (r.anha) hadisini zikrederek hayızlı ve
cünüp kimselerin Kur'an okunabileceğine delil getirmek istemiştir. Çünkü Nebi
s.a.v. bir tür özel namaz olduğu için hac ibadetlerinden sadece tavafı ayrı
tutmuştur, Zikir, telbiye ve dua, hac ibadetinin bir parçasıdır. Hayızlı bir
kadının bunları yapması yasaklanmamıştır. Aynı hüküm, cünüp biri için de
geçerlidir. Çünkü Hayızlı kadının necaseti onunkinden daha ağırdır.
Kur'an okunması bir
tür Allah'ı anmaksa, bu durumda zikir ile arasında herhangi bir fark yoktur.
Yok eğer başlı başına bir ibadetse, bu durumda özel bir delile İhtiyaç vardır. İmam
Buharîye göre de bu konuda sahih bir hadis yoktur. Bu hususta nakledilen
rivayetlerin tamamı başkalarına göre delil olur. Ne var kî bunların çoğu,
tevile açıktır. Nitekim ileride buna işaret edeceğiz. Bundan dolayı İmam Buharî
ve onun gibi hayız ve cünüp kimsenin Kur'an okuyacağını söyleyen Taberi,
İbnu'l-Münzir ve Davud gibi alimler, "Her durumda Allah'ı anardı"
hadisinin umum İfade eden ibaresine dayanmışlardır. Çünkü zikir, geniş bir
kavramdır. Kur'an'Ia olabileceği gibi başka şeylerle de olabilir. Zikir ile
Kur'an okumayı örf ayırır. İmam Buharî İbrahim en-Nehaî'nİn görüşüne yer vermek
suretiyle, Hayızlı kadının Kur'an okumasının yasaklandığı hususunda icma' bulunmadığını
belirtmek istemiştir. İmam Malik'ten İbrahim en-Nehaî'nin görüşüne benzer bir
görüş nakledilmiştir. Yine ondan her koşulda Kur'an okunabileceği rivayet
edilmiştir. Kendisinden yapılan bir başka rivayete göre İse, cünüp kimsenin
aksine Hayızlı kadının Kur'an okuyacağını belirtmiştir. Bu son görüşün, İmam
Şafiî'nin kavl-i kadimil (eski ictihadları) olduğu söylenmiştir.
İmam Buharî kendi
görüşünü desteklemek için İbn Abbas'tan gelen rivayeti nakletti. İbn Münzir,
söz konusu rivayeti "İbn Abbas cünüp iken virdini okurdu" şeklinde
senetle birlikte rivayet etmiştir.
Daha sonra İmam Buharî,
Bizans İmparatoru Herakleios olayına dair Ebu Süfyan'dan gelen hadisin bir
bölümünü zikretti. Bahsi geçen hadis, Buharî'nin "Bed’ul-vahy" bölümü
ile diğer bölümlerde senetle birlikte geçmektedir. Bu hadis, babın konusuna şu
şekilde delil teşkil eder: Nebi s.a.v.. İslam'a davet için Rumlara bir mektup
yazmıştı. Malum olduğu üzere Rumlar kafirdi, kafirler de cünüptür. Sanki
Buharî hadisin bu bölümünü zikretmekle cünüp birinin Kur'an'a dokunabileceğini
ifade etmek istemiştir. Çünkü mektupta iki ayet vardı. O halde cünüp birinin
Kur'an okuması da caizdir. Bu izah, İbn Reşîd'e aittir. Hadis şu şekilde delil
olarak kullanılmıştır: Nebi s.a.v. : Rumlara okumaları için ayet yazıp
göndermiştir. Bu durum, boy abdesti yokken Kur'an okunabileceğinin istinbat ile
değil nas ile sabit olduğunu gösterir. Boy abdesti olmayan kimselerin Kur'an
okuyamayacağını söyleyen çoğunluk, bu iddiaya şu şekilde cevap vermiştir:
"Mektup, söz konusu iki ayetten daha başka cümleleri de içermektedir. Bu
durum, içerisinde ayet bulunan fıkıh ve tefsir kitaplarını okumaya benzer.
Cumhura göre, boy abdesti olmayan kimselerin bu kitaplara dokunması ve onları
okuması yasaklanmamıştır. Çünkü söz konusu kimse, böyle yapmakla Kur'an okumayı
hedeflemez."
Ahmed İbn Hanbel,
tebliğ maslahatını göz önüne alarak mektuplaşmalara benzer konularda Kur'an
ayeti kullanılmasının caiz olduğunu açıkça belirtmiştir. Şafiîlerin çoğu bu
görüştedir. Bazı alimler ise bir ya da iki ayet gibi az miktarda Kur'anm
kullanılmasını caiz görmüştür. Mesela Sevrî şöyle demiştir: "Hıristiyan
birinin Kur'an'dan bazı harfleri öğrenmesinde bir sakınca yoktur. Belki bu
sayede Allah Teala ona hidayet nasip eder. Ancak bir ayet öğrenmesini hoş
karşıla. Bu konuda o, cünüp kimse gibidir." Ahmed İbn Hanbel de şöyle
demiştir: Kur'an'ı hak ettiği yere koymamalarını hoş görmem." Yine ondan
şöyle dediği nakledilmiştir: "Gayr-i müslimin hidayete ermesi umuluyorsa,
Kur'an okuyup öğrenmesi caizdir. Aksi takdirde caiz değildir." Boy abdesti
olmayanların Kur'an okumasını caiz görmeyenlerden biri şöyle demiştir:
"Herakleios kıssasında, cünüp birinin Kur'an okumasının caiz olduğunu
gösteren bir deli! yoktur. Zira cünüp biri, okuduğu lafızlarla Kur'an
tilavetini kasdeder ve okuduklarının da ayet olduğunu bilirse bu durum da
Kur'an okuması caiz değildir. Bir rivayette Kur'an olduğunu bilmediği bir
bölümü okursa bu durum, caizdir. İşte kafirin durumu da böyledir."
Çoğunluk "Cünüp dışında hiçbir şey, Nebi s.a.v.'in Kur'an okumasına engel
olmazdı." şeklinde Hz. Ali'den gelen hadise dayanarak boy abdesti olmayan
kimsenin Kur'an okumasını caiz görmez. Bu hadisi, sünen musannifleri tahriç
etmiştir. Tirmizi İle İbn Hibban sahih olduğunu söylemiştir. Bazı alimler, bu
hadisin senedinde bulunan ravilerden birinin zayıf olduğu kanaatindedir.
Hakikatte bu rivayet hasen olup delil olarak kullanılmaya müsaittir. Ancak bu
rivayet hakkında "delil olarak kullanılması tartışmaya açıktır."
denilmiştir. Çünkü, bu rivayet sadece Nebi s.a.v.in fiiline delalet eder. Bu
da, söz konusu fiilin dışındaki uygulamaların caiz olmadığı anlamına gelmez.
"Hayızlı ve cünüp kimse, Kur'an'dan hiçbir ayeti okuyamaz [Tirmizî, Taharet, 98. (131) [H.
Aldemir]] şeklinde merfu olarak İbn Ömer'den
nakledilen hadis ise, rivayet edildiği bütün senetlere göre zayıftır.
باب:
الاستحاضة.
8. Özür Kanı
(İstihaze)
حدثنا
عبد الله بن
يوسف قال:
أخبرنا مالك،
عن هشام بن
عروة، عن
أبيه، عن
عائشة أنها
قالت:
قالت
فاطمة بنت أبي
حبيش لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم: يا
رسول الله،
إني لا أطهر،
أفادع الصلاة،
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (إنما
ذلك عرق وليس بالحيضة،
فإذا أقبلت
الحيضة
فاتركي
الصلاة، فإذا
ذهب قدرها،
فاغسلي عنك
الدم وصلي).
[-306-] Aişe
(r.anha)'den şöyle nakledilmiştir: Fatima binti Hubeyş Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'e: "Ey Allah'ın elçisi, ben temizlenemiyorum. Namazı bırakayım
mı?" diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Bahsettiğiniz şey, damar (kanamasıdır). Hayız değildir.
Adetin başladığı zaman namazı bırak. Adet müddetin dolunca, üzerindeki kanı
yıka ve namaz kıl."
AÇIKLAMA: (Özür
Kanı) Adet dönemi dışında kadının cinsel organından gelen kana özür kanı denir
(ben
temizlenemiyorum.) Fatıma'ya göre hayızlı kadının temizlenmesi, kanın
kesilmesi ile anlaşılırdı. Bundan dolayı kinaye yoluyla temizlenemediğini
belirterek kanın devamlı geldiğini ifade etmiştir. Hayızlı kadının namaz
kılamayacağını biliyordu. Bu hükmün, kadının cinsel organından kan geldiği
sürece geçerli olduğunu zannetmişti. Bu yüzden "namazı bırakayım mı?"
diye sormuştur.
{üzerindeki kanı yıka
ve namaz kıl.) Bu durumda olan bir kadın, gusül abdesti aldıktan sonra
üzerindeki kanı yıkar ve namaz kılar.
Bu hadis şuna delil
teşkil eder: Kadın hayız kanı ile özür kanını birbirinden ayırt edebiliyorsa,
hayız kanını esas alır ve onun başlaması ile sona ermesine göre davranır. Hayız
süresi sona erince, temizlenmek için gusül abdesti alır. özür kanının hükmü
İse, abdesti bozan diğer şeylerin hükmü gibidir. Yani özür kanı gören kadın,
bundan dolayı her namaz için abdest alır. Ancak aldığı abdest ile, ister
zamanında kılınan isterse kaza edilen olsun sadece bir farz namazı Çünkü Nebi
s.a.v. özür kanı gören kadın hakkında "Her namaz için abdest al!"
buyurmuştur. Çoğunluk bu görüştedir. Hanefîlere göre ise abdest, namaz vaktiyle
İlgilidir. Bundan dolayı özür kanı gören kadın, aldığı abdest İle zamanı girmiş
farz namazı ve o namazın vakti çıkmadığı sürece dilediği kadar kaza namazı
kılabilir. Onlara göre "her namaz için abdest al!" hadisi her namaz
vakti için abdest al! manasına gelir. Bu hadiste hazif şeklinde tezahür eden
mecaz vardır. Ancak bunun böyle olduğunu gösteren delile ihtiyaç vardır.
Malikîler'e göre özür
kanı gören kadının her namaz için abdest alması müstehaptır. Abdesti bozan
başka bir durum meydana gelmediği sürece abdest alması farz değildir. Ahmed ve
İshak'a göre ise, özür kanı gören kadının her farz namaz için gusül abdesti
alması daha ihtiyatlıdır.
Ayrıca bu hadis,
kadının kendisiyle alakalı konularda fetva istemesinin, kadınlara özgü
meselelerde erkeklerle karşılıklı konuşmasının ve ihtiyaç anında sesini duyurmasının
caiz olduğunu gösterir.
باب:
غسل دم المحيض.
9. Hayız Kanının
Yıkanması
حدثنا
عبد الله بن
يوسف قال:
أخبرنا مالك،
عن هشام، عن
فاطمة بنت
المنذر، عن
أسماء بنت أبي
بكر أنها قالت:
سألت
امرأة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم فقالت:
يا رسول الله،
أرأيت
إحدانا، إذا
أصاب ثوبها
الدم من
الحيضة، كيف تصنع؟
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (إذا
أصاب ثوب
إحداكن الدم
من الحيضة،
فلتقرصه، ثم
لتنصحه بماء،
ثم لتصلي فيه).
[-307-] Ebu Bekr
r.a.'in kızı Esma'dan şöyle nakledilmiştir: "Bir kadın Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e: 'Ey Allah'ın elçisi, bizden birinin elbisesine hayız kanı
bulaşırsa ne yapması gerekir? Bu konuda ne buyurursunuz? diye sordu. Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de şöyle cevap verdi; 'Eğer sizin elbiselerinize
hayız kanı bulaşırsa, onu çitileyip üzerine su döküp yıkayın. Daha sonra o
elbiseyle namaz kılın."
AÇIKLAMA: Bu
hadise göre, hayız kanı diğer kanlar gibidir. Dolayısıyla yıkanması farzdır.
Ayrıca kurumuş kirlerin yıkanmasını kolaylaştırmak için önceden çitilemek
müstehaptır.
حدثنا
أصبع قال:
أخبرني ابن
وهب قال:
أخبرني عمرو
بن الحارث، عن
عبد الرحمن بن
القاسم: حدثه
عن أبيه، عن
عائشة قالت: كانت
إحدانا تحيض،
ثم تقترص الدم
من ثوبها عند
طهرها،
فتغسله وتنضح
على سائره، ثم
تصلي فيه.
[-308-] Aişe (r.anha)'den şöyle
nakledilmiştir: "Bizden biri hayız olurdu, temizlendikten sonra elbisesine
bulaşan kanı çîtilerdi. Daha sonra elbisenin kan bulaşan kısmını su ile
yıkardı. Sonra elbisesinin geri kalan kısımlarına su döker ve onunla namaz
kılardı."