SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L HAYZ

<< 209 >>

ترك الحائض الصوم.

6. Hayızlı Kadının Oruç Tutmaması

 

حدثنا سعيد بن أبي مريم قال: أخبرنا محمد بن جعفر قال: أخبرني زيد، هو ابن أسلم، عن عياض بن عبد الله، عن أبي سعيد الخدري قال:

خرج رسول الله صلى الله عليه وسلم في أضحى، أو فطر، إلى المصلى، فمر على النساء، فقال: (يا معشر النساء تصدقن فإني أريتكن أكثر أهل النار). فقلن: وبم يا رسول الله؟ قال: (تكثرن اللعن، وتكفرن العشير، ما رأيت من ناقصات عقل ودين أذهب للب الرجل الحازم من إحداكن). قلن: وما نقصان ديننا وعقلنا يا رسول الله؟ قال: (أليس شهادة المرأة مثل نصف شهادة الرجل). قلن: بلى، قال: (فذلك من نقصان عقلها، أليس إذا حاضت لم تصل ولم تصم). قلن: بلى، قال: (فذلك من نقصان دينها).

 

[-304-] Ebu Saîd el-Hudrî r.a.'den şöyle nakledilmiştir: "Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurban veya ramazan bayramı namazını kıldırmak üzere namazgaha yöneldi. Yolda kadınlara rastladı. Onlara: ‘‘£y kadınlar topluluğu sadaka verin! Zira cehennem ehlinin çoğunluğunun kadınlardan oluştuğu bana gösterildi' dedi. Kadınlar: ‘‘Neden ey Allah'ın elçisi?' diye sordu. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de: 'Lanet eder ve kocalarınızın iyiliğine nankörlük yaparsınız. Kararlı ve basiretli bir adamın aklını sizden daha fazla çelen, dinî ve aklı bakımdan eksik birini görmedim.' diye cevap verdi. Bunun üzerine kadınlar: ‘‘Ey Allah'ın elçisi aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir?' diye sordular. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): 'Bir kadın'ın şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısına denk değil midir?' diye sorunca, kadınlar Tabiî ki' dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: 'İşte bu, onların akıllarının eksik olmasından ileri gelir.' dedi. Sonra kadınlar hayız olduğu zaman, namaz kılmazlar, oruç tutmazlar, değil mi?' diye sordu. Kadınlar: 'Evet' deyince 'Bu da, onların dinî bakımdan eksik olduğundan ileri gelir.' buyurdu.

 

Tekrar;1462, 1951, 2658.

 

KUR’AN OKUYABİLİR Mİ? AÇIKLAMALARI AŞAĞIDA 7.BAB’DA

 

AÇIKLAMA:     (Hayızlı Kadının Oruç Tutmaması) İbn Reşîd ve diğerleri şöyle demiştir: "İmam Buharî adeti olduğu üzere, anlaşılması basit konuları bir kenara bırakıp problemli meseleleri izah eder. Bu babda da böyle yapmıştır. Şöyle ki, manevi necasetten arınmamış halde olan hayızlı kadının namaz kılmaması gayet açıktır. Çünkü temizlik, namazın sıhhat şartlarından biridir. Oruçta ise, temizlik şartı yoktur. Dolayısıyla hayızlı kadının oruç tutmaması, kolay kolay anlaşılmaz. Bu nedenle, namazın aksine bu durumu belirtme ihtiyacı duymuştur."

 

(bana gösterildi) Allah Teala, isra gecesi cehennemdeki kadınları Nebi s.a.v.'e göstermiştir.

 

(kocalarınızın iyiliğine nankörlük yaparsınız) Bu ifade, "Kocalarınızın hakkını inkar edersiniz" anlamına gelebileceği gibi daha geniş manalara da gelebilir.

 

(eksik) Bana göre bu, kadınların cehennem ehlinin çoğunluğunu oluşturma nedenlerinden biridir. Çünkü onlar, kararlı ve basiretli bir adamın aklını çelip o kimsenin kendisine yakışmayan sözler sarfedip yanlış işler yapmasına sebep olurlar. Dolayısıyla hem onların günahlarına ortak olurlar, hem de daha fazlasını işlerler.

 

(daha fazla çelen) Burada kadınların ne kadar çok akıl çeldiğini belirtmek için mübalağa ifade eden lafızlar kullanılmıştır. Çünkü kararlı ve basiretli kimse, hanımlara boyun eğerse, onun gibi olmayanlar haydi haydi kadınlara boyun eğer.

 

('Ey Allah'ın elçisi aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir?' diye sordu.) Ka­dınlar, neden akıl ve din bakımından noksan olduklarını bilmedikleri için bu soruyu sormuştur. Aslında böyle bir soru sormaları, onların eksik akıllı oldukla­rını gösterir. Çünkü, daha başta çokça lanet etme, kocaların iyiliğini inkar, kararlı ve basiret sahibi kimselerin aklını çelme şeklinde kendilerine nispet edilen üç özelliği kabul etmişler, sonra da eksik olduklarını anlamakta güçlük çekmişlerdir. Nebi s.a.v. onların bu sorusuna, azarlamadan ve kınamadan ne kadar da yumuşak bir cevap vermiştir... Bir başka İfade İle onların anlayacağı seviyede konuşmuştur. Nebi s.a.v.: Bir kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısına denk değil midir?' sözüyle "erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için - iki kadın olsun [Bakara 282] ayetini kasdetmiştir. Kadınların birinin diğerine hatırlatmada yardımcı olması, onların hafızada tutma yeteneklerinin zayıf olduğunu gösterir. Bu da, akıllarının eksik olduğuna delalet eder. (namaz kılmazlar, oruç tutmazlar,) Bu ifade, hayızlı kadınların namaz kıl­maktan, oruç tutmaktan alıkonulduklarının, bu olaydan daha önce varid olan şer’i bir hüküm ile sabit olduğunu gösterir.

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

-Bayram namazlarında imamın namazgaha (caminin avlusuna) geçmesi di­nî açıdan uygundur.

-Namaz İçin toplanmış insanlara imam, sadaka vermelerini emredebilir. Ba­zı mutasavvıflar bu hadisten hareketle, zenginlerden fakirler için sadaka iste­menin caiz olduğu sonucuna varmıştır. Ancak bunun şartları vardır.

 

-Kadınlar bayram namazına katılabilir. Ancak fitne endişesinden dolayı er­keklerden ayrı mekanda namaz kılarlar.

 

-İmamın sadece kadınlara nasihat etmesi caizdir.

-Nimeti inkar etmek haramdır.

-Lanet, küfür gibi kötü sözlerin sıkça kullanılması haramdır. İmam Nevevî'ye göre bunlar büyük günahtır. Çünkü bunlara bulaşanlar, cehennemle tehdit edilmiştir.

 

İnsanların Allah'ın rahmetinden uzak olması için yapılan beddua demek olan lanet kötüdür.

 

Dinden çıkmaya neden olmayan günahları işlemek hakkında küfür (inkar) kavramı kullanılabilir. Bununla, günahkar kimselere karşı katı bir tavır söz ko­nusudur. Çünkü bu hadisin bir başka rivayetine göre cehennemliklerin çoğunun kadınlardan olduğu bildirilirken gerekçe olarak "küfürleri yüzünden" ifadesi yer almaktadır.

 

Ayıplanan vasfın ortadan kalkmasına neden olacak şekilde nasihatte bulu­nurken katı davranmak caizdir. Ancak, belirli bir şahıs hedef alınmaz. Çünkü, genel ifadeler kullanmak, dinleyenlerin daha kolay istifade etmesini sağlar.

 

Sadaka belaları savar. Kulların birbirine karşı İşlediği günahlara keffaret olur.

 

Akıl, daha önce geçen iman örneğinde olduğu gibi, eksik ve fazla sıfatla­rıyla nitelenebilir. Kadınlar, eksik akıllı oldukları zikredildi diye kınanamaz. Çün­kü bu onların yaratılışların in bir özelliğidir. Ancak onların yüzünden fitneye düşmekten sakındırmak için bu özelliklerine dikkat çekilebilir. Bundan dolayı Nebi s.a.v. cehennem azabını kadının eksik akıllı olmasına değil de, kendisine yapılan İyiliğin inkar edilmesi gibi başka nedenlere bağlamış­tır.

 

Din bakımından eksik olmak, sadece günahın meydana geldiği konularda olmaz. Aksine bundan daha geniş alana sahiptir. Bu görüş İmam Nevevî'ye aittir. Çünkü eksiklik, izafî bir kavramdır. Mesela kamil bir kişi daha kamil birine göre kemal bakımından eksiktir. Bundan dolayı, hayızlı bir kadın, hayız dönemi boyunca namaz kılmadığı için günahkar olmaz. Ancak namaz kılan bir erkeğe nazaran din bakımından eksiktir.

 

Hastalık yüzünden sağlıklı iken kıldığı nafile namazları kılamayan kimse, söz konusu namazların sevabını kılmış gibi alır. Peki, adet döneminde namaz kıl­mamakla mükellef olan hayızlı kadın namaz kılmadığı için sevap alabilir mi? Bu hususta imam Nevevî şunu söylemiştir: "Ağır basan görüşe göre sevap alamaz. Hayızlı kadın ile hasta arasında fark vardır. Hasta kişi, ehliyeti olduğu sürece söz konusu nafile namazları sürekli kılma niyeti taşır. Hayızlı kadın ise, böyle değil­dir." Kanaatime göre bu farkın, kadının namazı terk etmesinden dolayı sevap alamamasını gerektirdiği tartışmaya açıktır.

 

Öğrenen konumunda olan öğretene, tabi konumunda olan rehberine an­layamadığı meselelerde müracaat etmelidir.

 

Bu hadiste Allah Rasûlü'nün ne kadar yüce bir ahlaka sahip olduğu, merhamet ve hoşgörü peygamberi olduğu görülmektedir. Hak Teala onun şanını, şerefini ve saygınlığını artırsın!

 

 

باب: تقضي الحائض المناسك كلها إلا الطواف بالبيت.

7. Hayızlı Kadın Tavaf Hariç Bütün Hac Menasikini Yerine Getirir

 

-وقال إبراهيم: لا بأس أن تقرأ الآية، ولم ير ابن عباس بالقراءة للجنب بأسا. وكان النبي صلى الله عليه وسلم يذكر الله على كل أحيانه. وقالت أم عطية: كنا نؤمر أن يخرج الحيض فيكبرن بتكبيرهم ويدعون.

İbrahim şöyle demiştir: "Hayızlı kadının ayet okumasında bir sakınca yok­tur." İbn Abbas da, cünüp kimsenin Kur'an okumasında bir mahzur görmezdi. Nebi s.a.v. ise her durumda Allah'ı anardı. Ümmü Atiye şöyle demiştir: "Biz kadınlara, hayızlı iken de (Arafat ve Mina gibi yerlere) çık­mamız, erkekler gibi tekbîr getirip dua etmemiz emredildi."

 

وقال ابن عباس: أخبرني أبو سفيان: أن هرقل: دعا بكتاب النبي صلى الله عليه وسلم فقرأه فإذا فيه: (بسم الله الرحمن الرحيم، و: {يا أهل الكتاب تعالوا إلى كلمة}. الآية).

İbn Abbas Ebu Süfyan'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Herakleios Nebi s.a.v.in mektubunu istedi. Sonra onu okudu. Bir de baktık ki mektup, 'Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla, Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir kelimeye gelin.[Al-i İmran 64] şeklinde başlıyordu.

 

وقال عطاء، عن جابر: حاضت عائشة فنسكت المناسك، غير الطواف بالبيت، ولا تصلي.

Ata, Cabir'den şöyle nak­letmiştir: "Hz. Aişe hayız oldu, Kabe'yi tavaf ve namaz hariç, hac ibadetinin bü­tün gereklerini yerine getirdi.

 

وقال الحكم: إني لأذبح وأنا جنب، وقال الله: {ولا تأكلوا مما لم يذكر اسم الله عليه} /الأنعام: 121/.

"Hakem şöyle demiştir: "Ben cünüp iken hayvan boğazlarım." Allah Teala şu şekilde buyurmuştur: "Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin! [En'am 121]

 

 

حدثنا أبونعيم قال: حدثنا عبد العزيز بن أبي سلمة، عن عبد الرحمن بن القاسم، عن القاسم بن محمد، عن عائشة قالت: خرجنا مع النبي صلى الله عليه وسلم لا نذكر إلا الحج، فلما جئنا سرف، طمثت، فدخل علي النبي صلى الله عليه وسلم وأنا أبكي، فقال: (ما يبكيك). قلت: لوددت والله أني لم أحج العام. قال: (لعلك نفست). قلت: نعم، قال: (فإن ذلك شيء كتبه الله على بنات آدم، فافعلي ما يفعل الحاج، غير أن لا تطوفي بالبيت حتى تطهري).

 

[-305-] Aişe (r.anha)'den şöyle nakledilmiştir: "Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile lirlikte yola çıktık. Sadece haccı düşünüyorduk. Serife geldiğimiz zaman hayız oldum. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanıma geldi. O esnada ağlıyordum.

 

'Neden ağlıyorsun' diye sordu. Ben de, 'Allah'a and olsun ki, bu yıl hac etmeyi istemiyorum' diye karşılık verdim. O da, 'Galiba hayız oldun' dedi. Ben: 'Evet' deyince, şöyle buyurdu: 'Bu, Allah'ın Adem'in kızları için takdir ettiği bir şeydir. Hacıların yaptığı her şeyi yap! Yalnız temizleninceye kadar Ka'be'yi tavaf etme!"

 

 

AÇIKLAMA:     (Hacıların yaptığı her şeyi yap! Yalnız temizleninceye kadar Ka'be'yi tavaf etme!) İmam Buharî'nin bu babda zikrettiği hadis ve diğer rivayetlerle şunu kasdettiği söylenmiştir: "Hayız ve onun hükmünde olan cünüplük gibi durumlar, bütün ibadetlere engel olmaz. Aksine zikir gibi bir takım bedenî ibadetler, bu tür İurumlarda bile yapılabilir. Tavaf hariç hacda yapılması gereken diğer hususlar la, hayzın engel teşkil etmediği ibadetlerdendir." Ancak İmam Buharî'nin bunları kasdetmiş olması tartışılır. Çünkü hacda yapılması gereken İbadetler nass ile sabittir. Dolayısıyla bu hususta, istidlale gerek yoktur. En güzeli, İbn Reşîd'in, İbn Battal ve daha başkalarına tabi olarak ileri sürdüğü şu görüştür: "İmam Buharî babda, Aişe (r.anha) hadisini zikrederek hayızlı ve cünüp kimselerin Kur'an oku­nabileceğine delil getirmek istemiştir. Çünkü Nebi s.a.v. bir tür özel namaz olduğu için hac ibadetlerinden sadece tavafı ayrı tutmuştur, Zikir, telbiye ve dua, hac ibadetinin bir parçasıdır. Hayızlı bir kadının bunları yapması yasaklanmamıştır. Aynı hüküm, cünüp biri için de geçerlidir. Çünkü Hayızlı kadının necaseti onunkinden daha ağırdır.

 

Kur'an okunması bir tür Allah'ı anmaksa, bu durumda zikir ile arasında her­hangi bir fark yoktur. Yok eğer başlı başına bir ibadetse, bu durumda özel bir delile İhtiyaç vardır. İmam Buharîye göre de bu konuda sahih bir hadis yoktur. Bu hususta nakledilen rivayetlerin tamamı başkalarına göre delil olur. Ne var kî bunların çoğu, tevile açıktır. Nitekim ileride buna işaret edeceğiz. Bundan dolayı İmam Buharî ve onun gibi hayız ve cünüp kimsenin Kur'an okuyacağını söyleyen Taberi, İbnu'l-Münzir ve Davud gibi alimler, "Her durumda Allah'ı anardı" hadisinin umum İfade eden ibaresine dayanmışlardır. Çünkü zikir, geniş bir kavramdır. Kur'an'Ia olabileceği gibi başka şeylerle de olabilir. Zikir ile Kur'an okumayı örf ayırır. İmam Buharî İbrahim en-Nehaî'nİn görüşüne yer vermek suretiyle, Hayızlı kadının Kur'an okumasının yasaklandığı hususunda icma' bu­lunmadığını belirtmek istemiştir. İmam Malik'ten İbrahim en-Nehaî'nin görüşüne benzer bir görüş nakledilmiştir. Yine ondan her koşulda Kur'an okunabileceği rivayet edilmiştir. Kendisinden yapılan bir başka rivayete göre İse, cünüp kimsenin aksine Hayızlı kadının Kur'an okuyacağını belirtmiştir. Bu son görüşün, İmam Şafiî'nin kavl-i kadimil (eski ictihadları) olduğu söylenmiştir.

 

İmam Buharî kendi görüşünü desteklemek için İbn Abbas'tan gelen rivayeti nakletti. İbn Münzir, söz konusu rivayeti "İbn Abbas cünüp iken virdini okurdu" şeklinde senetle birlikte rivayet etmiştir.

 

Daha sonra İmam Buharî, Bizans İmparatoru Herakleios olayına dair Ebu Süfyan'dan gelen hadisin bir bölümünü zikretti. Bahsi geçen hadis, Buharî'nin "Bed’ul-vahy" bölümü ile diğer bölümlerde senetle birlikte geçmektedir. Bu hadis, babın konusuna şu şekilde delil teşkil eder: Nebi s.a.v.. İslam'a davet için Rumlara bir mektup yazmıştı. Malum olduğu üzere Rum­lar kafirdi, kafirler de cünüptür. Sanki Buharî hadisin bu bölümünü zikretmekle cünüp birinin Kur'an'a dokunabileceğini ifade etmek istemiştir. Çünkü mektupta iki ayet vardı. O halde cünüp birinin Kur'an okuması da caizdir. Bu izah, İbn Reşîd'e aittir. Hadis şu şekilde delil olarak kullanılmıştır: Nebi s.a.v. : Rumlara okumaları için ayet yazıp göndermiştir. Bu durum, boy abdesti yokken Kur'an okunabileceğinin istinbat ile değil nas ile sabit olduğunu gösterir. Boy abdesti olmayan kimselerin Kur'an okuyamayacağını söyleyen çoğunluk, bu iddiaya şu şekilde cevap vermiştir: "Mektup, söz konusu iki ayetten daha başka cümleleri de içermektedir. Bu durum, içerisinde ayet bulunan fıkıh ve tefsir kitaplarını okumaya benzer. Cumhura göre, boy abdesti olmayan kim­selerin bu kitaplara dokunması ve onları okuması yasaklanmamıştır. Çünkü söz konusu kimse, böyle yapmakla Kur'an okumayı hedeflemez."

 

Ahmed İbn Hanbel, tebliğ maslahatını göz önüne alarak mektuplaşmalara benzer konularda Kur'an ayeti kullanılmasının caiz olduğunu açıkça belirtmiştir. Şafiîlerin çoğu bu görüştedir. Bazı alimler ise bir ya da iki ayet gibi az miktarda Kur'anm kullanılmasını caiz görmüştür. Mesela Sevrî şöyle demiştir: "Hıristiyan birinin Kur'an'dan bazı harfleri öğrenmesinde bir sakınca yoktur. Belki bu sayede Allah Teala ona hidayet nasip eder. Ancak bir ayet öğrenmesini hoş karşıla. Bu konuda o, cünüp kimse gibidir." Ahmed İbn Hanbel de şöyle demiştir: Kur'an'ı hak ettiği yere koymamalarını hoş görmem." Yine ondan şöyle dediği nakledilmiştir: "Gayr-i müslimin hidayete ermesi umuluyorsa, Kur'an okuyup öğrenmesi caizdir. Aksi takdirde caiz değildir." Boy abdesti olmayanların Kur'an okumasını caiz görmeyenlerden biri şöyle demiştir: "Herakleios kıssasında, cü­nüp birinin Kur'an okumasının caiz olduğunu gösteren bir deli! yoktur. Zira cü­nüp biri, okuduğu lafızlarla Kur'an tilavetini kasdeder ve okuduklarının da ayet olduğunu bilirse bu durum da Kur'an okuması caiz değildir. Bir rivayette Kur'an olduğunu bilmediği bir bölümü okursa bu durum, caizdir. İşte kafirin durumu da böyledir." Çoğunluk "Cünüp dışında hiçbir şey, Nebi s.a.v.'in Kur'an okumasına engel olmazdı." şeklinde Hz. Ali'den gelen hadise da­yanarak boy abdesti olmayan kimsenin Kur'an okumasını caiz görmez. Bu ha­disi, sünen musannifleri tahriç etmiştir. Tirmizi İle İbn Hibban sahih olduğunu söylemiştir. Bazı alimler, bu hadisin senedinde bulunan ravilerden birinin zayıf olduğu kanaatindedir. Hakikatte bu rivayet hasen olup delil olarak kullanılmaya müsaittir. Ancak bu rivayet hakkında "delil olarak kullanılması tartışmaya açık­tır." denilmiştir. Çünkü, bu rivayet sadece Nebi s.a.v.in fiiline delalet eder. Bu da, söz konusu fiilin dışındaki uygulamaların caiz olma­dığı anlamına gelmez. "Hayızlı ve cünüp kimse, Kur'an'dan hiçbir ayeti okuyamaz [Tirmizî, Taharet, 98. (131) [H. Aldemir]] şeklinde merfu olarak İbn Ömer'den nakledilen hadis ise, rivayet edildiği bütün senetlere göre zayıftır.

 

باب: الاستحاضة.

8. Özür Kanı (İstihaze)

 

حدثنا عبد الله بن يوسف قال: أخبرنا مالك، عن هشام بن عروة، عن أبيه، عن عائشة أنها قالت:

 قالت فاطمة بنت أبي حبيش لرسول الله صلى الله عليه وسلم: يا رسول الله، إني لا أطهر، أفادع الصلاة، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إنما ذلك عرق وليس بالحيضة، فإذا أقبلت الحيضة فاتركي الصلاة، فإذا ذهب قدرها، فاغسلي عنك الدم وصلي).

 

[-306-] Aişe (r.anha)'den şöyle nakledilmiştir: Fatima binti Hubeyş Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: "Ey Allah'ın elçisi, ben temizlenemiyorum. Namazı bırakayım mı?" diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bu­yurdu: "Bahsettiğiniz şey, damar (kanamasıdır). Hayız değildir. Adetin başladığı zaman namazı bırak. Adet müddetin dolunca, üzerindeki kanı yıka ve namaz kıl."

 

 

AÇIKLAMA:     (Özür Kanı) Adet dönemi dışında kadının cinsel organından gelen kana özür kanı denir

 

(ben temizlenemiyorum.) Fatıma'ya göre hayızlı kadının temizlenmesi, ka­nın kesilmesi ile anlaşılırdı. Bundan dolayı kinaye yoluyla temizlenemediğini belirterek kanın devamlı geldiğini ifade etmiştir. Hayızlı kadının namaz kılamayacağını biliyordu. Bu hükmün, kadının cinsel organından kan geldiği sürece geçerli olduğunu zannetmişti. Bu yüzden "namazı bırakayım mı?" diye sormuş­tur.

 

{üzerindeki kanı yıka ve namaz kıl.) Bu durumda olan bir kadın, gusül ab­desti aldıktan sonra üzerindeki kanı yıkar ve namaz kılar.

 

Bu hadis şuna delil teşkil eder: Kadın hayız kanı ile özür kanını birbirinden ayırt edebiliyorsa, hayız kanını esas alır ve onun başlaması ile sona ermesine göre davranır. Hayız süresi sona erince, temizlenmek için gusül abdesti alır. özür kanının hükmü İse, abdesti bozan diğer şeylerin hükmü gibidir. Yani özür kanı gören kadın, bundan dolayı her namaz için abdest alır. Ancak aldığı abdest ile, ister zamanında kılınan isterse kaza edilen olsun sadece bir farz namazı Çünkü Nebi s.a.v. özür kanı gören kadın hakkında "Her namaz için abdest al!" buyurmuştur. Çoğunluk bu görüştedir. Hanefîlere göre ise abdest, namaz vaktiyle İlgilidir. Bundan dolayı özür kanı gören kadın, aldığı abdest İle zamanı girmiş farz namazı ve o namazın vakti çıkmadığı sürece dile­diği kadar kaza namazı kılabilir. Onlara göre "her namaz için abdest al!" hadisi her namaz vakti için abdest al! manasına gelir. Bu hadiste hazif şeklinde tezahür eden mecaz vardır. Ancak bunun böyle olduğunu gösteren delile ihtiyaç vardır.

 

Malikîler'e göre özür kanı gören kadının her namaz için abdest alması müstehaptır. Abdesti bozan başka bir durum meydana gelmediği sürece abdest alması farz değildir. Ahmed ve İshak'a göre ise, özür kanı gören kadının her farz namaz için gusül abdesti alması daha ihtiyatlıdır.

 

Ayrıca bu hadis, kadının kendisiyle alakalı konularda fetva istemesinin, ka­dınlara özgü meselelerde erkeklerle karşılıklı konuşmasının ve ihtiyaç anında sesini duyurmasının caiz olduğunu gösterir.

 

باب: غسل دم المحيض.

9. Hayız Kanının Yıkanması

 

حدثنا عبد الله بن يوسف قال: أخبرنا مالك، عن هشام، عن فاطمة بنت المنذر، عن أسماء بنت أبي بكر أنها قالت:

 سألت امرأة رسول الله صلى الله عليه وسلم فقالت: يا رسول الله، أرأيت إحدانا، إذا أصاب ثوبها الدم من الحيضة، كيف تصنع؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إذا أصاب ثوب إحداكن الدم من الحيضة، فلتقرصه، ثم لتنصحه بماء، ثم لتصلي فيه).

 

[-307-] Ebu Bekr r.a.'in kızı Esma'dan şöyle nakledilmiştir: "Bir kadın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: 'Ey Allah'ın elçisi, bizden birinin elbisesine hayız kanı bulaşırsa ne yapması gerekir? Bu konuda ne buyurursunuz? diye sordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de şöyle cevap verdi; 'Eğer sizin elbiselerinize hayız kanı bulaşırsa, onu çitileyip üzerine su döküp yıkayın. Daha sonra o elbiseyle namaz kılın."

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadise göre, hayız kanı diğer kanlar gibidir. Dolayısıyla yıkanması farzdır. Ayrıca kurumuş kirlerin yıkanmasını kolaylaştırmak için önceden çitilemek müstehaptır.

 

 

حدثنا أصبع قال: أخبرني ابن وهب قال: أخبرني عمرو بن الحارث، عن عبد الرحمن بن القاسم: حدثه عن أبيه، عن عائشة قالت: كانت إحدانا تحيض، ثم تقترص الدم من ثوبها عند طهرها، فتغسله وتنضح على سائره، ثم تصلي فيه.

 

[-308-] Aişe (r.anha)'den şöyle nakledilmiştir: "Bizden biri hayız olurdu, temizlendikten sonra elbisesine bulaşan kanı çîtilerdi. Daha sonra elbisenin kan bulaşan kısmını su ile yıkardı. Sonra elbisesinin geri kalan kısımlarına su döker ve onunla namaz kılardı."